Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
320 syf.
8/10 puan verdi
Son yıllarda yıldızı epey parlayan Türkolog/Akademisyen Zürcher’den 15 aydı makaleyi bir araya getiren çok yararlı bir yakın tarih kitabı.Özellikle 1908 devrimini Rusya,İran,Çin ve Portekiz ile, 1.Dünya savaşı sonrası Osmanlı’yı ise Avusturya, Almanya, Sovyetler ve Macaristan’la karşılaştırmalı tartışması çok öğreticiydi.Yine hem Kurtuluş savaşının hem de Cumhuriyetin ideolojisini tartıştığı makaleler de öyle..100.yıl tartışmalarına ciddi bir katkı olmuş kitap…
Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Tarih, Toplum ve Siyaset
Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Tarih, Toplum ve SiyasetErik Jan Zürcher · İletişim Yayınları · 20242 okunma
Efendi gençliğinden beri az uyur, az yer (fakat tatlıya hayır demez), çok ve değişik konularda okurdu. Aile bağlarına önem veren, güzel huylu, kemâl ehli bir insandı. Hamdi Efendi geceleri çalışır, sabaha doğru uyur, güne öğleye doğru, büyük bir fincan kahve ile başlar. Satrancı çok sever, fildi- şinden yapılmış satranç takımıyla misafirleriyle ve kızıyla satranç oynar. Sat- ranç oyunları geceleyin başlar, sabahlara kadar sürer. Yoğun tefsir çalışmalarının verdiği yorgunluğu satrançla dinlendirir. Spor olarak güreşi sever, güreşle ilgili haberleri takip eder. Elmalılı kahve ve sigara tiryakisidir; günde altı-yedi kahve, üç-dört paket sigara içer.
Reklam
Ey nâs! Lisânınızı hifzediniz, kibir ve gururu bırakınız, alçakgönüllü, yüksek himmetli olunuz. Bedenlerinizi yorunuz, tembel olmayınız, düşmanlarınızla mücâhede ediniz. Mesâcidinizi ma'mûr, îmânınızı hâlis kılınız, ilk önce kendinize, sonra ihvânınıza nasihat ediniz. Irzı- nızı muhafaza ve emvâlinizden tasadduk ediniz. Ve birbirinizin nail olduğu şeref ve şâna hased etmeyiniz ki bütün hasenâtınızın mahvina sebep olur. Yekdiğerinizin gıyabında fena söylemeyiniz ki muhabbet ve uhuvvet muzmahil ve husumete mütehavvil olur da helak olursunuz. İşittiniz mi? Ey nâs! Kendinizi esaretten kurtarmaya çalışınız ve 'acz ü ihtiyacınızın tahakkuk edeceği günde işinize yarayacak hayırlar işleyiniz. Ey nâs! Zulmetmeyiniz! Allah mahkeme-i adâletinde zâlimi bizzat mutâlebe eder. Hesabınız ve en son zehâbınız Cenâb-ı Hakk'adır. O Âdil-i Mutlak ise mâsiyete razı değildir. Ey nâs! Her kim iyi bir iş yaparsa menfaati kendi nefsine ve her kim kötü bir iş yaparsa mazarratı yine kendi nefsine aittir. Yani herkesin çektiği kendi elindendir. Yoksa Rabbü'l-âlemîn kullarına zulmetmez. Ol bir günden hazer üzere bulununuz ki huzûr-1 ilâhîye çıkacaksınız ve herkes iyi-kötü bütün mahsûl-i mesa'îsini bir zerresi zâyî edilmeyerek istîfâ edecektir. Ben haberimi aldım. Rabbime gidiyorum, dininizi ve emanetinizi Al- lah'a ısmarladım. Ey ma'şer-i ashabım ve cemâat-i ümmetim! Esselà- mu aleyküm! Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!
Nasıl ki bir taşı bir uçurumdan aşağı yuvarlamak için hemen oynatıp itivermek kifayet ettiği halde semâya doğru çıkarmak için iltizam edilen birçok ictihâdât nihayet biraz havaya kaldırabilmekle neticelenir ve nasıl ki semâdan inen bir câzibe-i kaviye olmuş olsa o taşı hemen câzibe-i süfliye-i arzıyenin elinden alıverir ise işte insanlar da tıpkı böyledir. Sevk-i tabîîleri ile huzûzât-ı nefsâniyeye mağlub oldukları için zaten metâlib-i sâfileye, ihtirâsât-ı deniyeye; en âdî, en vahşî hayvanların hissiyât-ı behîmiyelerine koşuşurlar. Hele mağlûb-i hevâ olan fikirlerini de hürriyet ile değil, şehevâta esâret ile sarfederlerse esfel-i sâfilîne varırlar. Azıcık bir işaret ile dalâlet ve şekavet uçurumlarına yuvarlandıkları halde gâlib-i hevâ-i nefsânî olan akl-ı kâmilin ictihâdât-ı müstakillesi bunun önünü alamaz.
Sayfa 70 - Klasik YayınlarıKitabı okuyor
Milletimiz haklı idi, ama alacaklı değil idi. Bu adamlar kendi kendine hudâyi-nâbit olarak yetişsin, bizden ekmek yemek istemesin, biz sade meyvelerini kolayca iktitâf edelim, edemediğimiz surette kökünü kazıyalım, fikrinde bir vakit bulunmamalı, hem-âhenk çalışmalı idi. Çalışmalı da bugün her emelini, her kemâlini ulemâsında bulmak isteyen millet, ulemâsına olan ihtiramını maddeten ve manen ibraz etmeli, ulemâsı da onların her husustaki ihtiyâcâtını kâfil bulunmalı idi. Eğer böyle olaydı, ne millet-i İslâmiye mahkûm-i mezâlim-i istibdâd ve dalâl olur; ne de bidá'a-i milliyemiz olan âsâr-ı eslâf, melekât-ı fâzıla-i İslâm, hissiyât-ı aliye-i Osmâniyân gubâr-alûd tebâh ve nisyân olarak âteşlere yanardı, ne de bir düşmanın pâmâl-i ta'addîsi olurdu. Çünki gâye-i makāsıdı ittihad ve istikamet ve ma'delet, muhâfaza-i hukûkullah ve mürâ'ât-ı hukûk-ı 'ibâd olan bir milletin arkası yere gelmezdi.
Sayfa 62 - Klasik YayınlarıKitabı okuyor
Kâinat içinde hacmi kadar nahîf, hevâsı kadar hafif, hafifliği kadar dazaîftir. Bir vakit a'mâk-ı arzda, bir vakit huceyrât-ı nebâtiyede, bir vakituzletgâh-ı sulb-i pederde ârâm ettikten ve aslında hiçbir eseri bulunmayan birçok havâssı iktisab etmek için bir vakit de rahm-i mâder denilen tekevvün-hâne-i beşeriyette yatıp yuvarlandıktan sonra bir vâveyla-yı gîrudâr ile dehen-i cânver-i hayâta atılmış bir lahm-pâre-i bî-tâkattır kibir pirenin zebûnu, bir iğnenin dilhûnudur. Vücûdu var, fakat bir zerre-icâmide kadar metin değil; hayatı var, lakin bir canavar kadar kavî değil.Otuz sene evvel geçmiş bir hâdisenin hâtırâtıyla öyle bir tesir-i dilhırâşa mahkûm olur ki düşüne düşüne verem olur gider. Milyonlarca sene sonra vukû'unu takdir eylediği bir emelin neş'e-i canfezâsıyla belki şuurunu kaybeder.
Sayfa 51 - Klasik YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Her aklı olanın mükellef olması lâzım gelir. Ehl-i sünne ve'l-cemâa'ya göre asıl medâr-ı teklif husûsiyet-i insâniye olup akıl da insa-niyetten bir cüz' olmak üzere medar olmuştur. Bundan dolayı insandan daha âkil bir mahlûk bulunmuş olsa kendisine insan nâmı itlak olunamadıkça mükellef addedilemez. O gibi mahlûka mükellef demek, bir peygamberin ayrı bir tebliğine muhtaç olur.
Sayfa 49 - Klasik YayınlarıKitabı okuyor
mematın yeniliği değil, hayatın yeniliği ..
" Her yeninin bir tadı var, fakat ben mevtin yenisini tatsız bul­dum. "
Sayfa 394 - Başlık, konuyla ilişkin eserdendir.
" İki kıble ile tevhîd yolunda doğru gidilmez Ya dostun rızası gerek, ya nefsin hevâsı. "
Sayfa 393
Reklam
" Her felsefe bir eser-i sanatı mutazammındır ki parçalandığı zaman letafetini gaib eyler. "
Sayfa 380
" Hayr ü şerrin, ikisinin de âlem-i vücudda Hak'tan birer hisse-i tecellileri vardır. "
Sayfa 370
" Elem ve lezzet sende Hakk'ın birer nişane-i kudretidirler. Artık sen kalbini lezzet ve elem sevdasına değil, ancak Hak Teâlâ'ya ver. Bütün emelin ha­yır olsun. Fakat şunu bil ki hayır da bir hâkim-i mutlak değildir. Zira onun şer denilen bir zıddı vardır. Hayrın mukābili olan o şer, ma'dûm-i mutlak değildir. Hayr ü şerrin, ikisinin de âlem-i vücudda Hak'tan birer hisse-i tecellileri vardır. "
Sayfa 370
111 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.